Kan damarlarımızdan akar iken damar duvarına basınç yapar. İşte, bu basınca tansiyon diyoruz. Tansiyonun yüksek olması (hipertansiyon) damar duvarına yapılan basıncın da yüksek olması anlamına geliyor. Günümüzde, normal bir kişide, istirahat halinde kan basıncı değerinin 120/80 mm Hg (12/8) olması, hastane ölçümlerinde de 140/90 mmHg (14/9) ve altındaki değerlerde olması normal olarak kabul edilmektedir. Kan basıncının sürekli olarak 14/9 üzerinde olması, kronik böbrek hastalığı ve şeker hastalığı olanlarda ise 13/8 in üzerinde olması yüksek tansiyon olarak kabul edilir ve tedavi başlanmalıdır. Kalp kasıldığı sırada oluşan kuvvetli basınca sistolik ya da büyük tansiyon, kalp gevşediği sırada oluşan basınca ise diyastolik ya da küçük tansiyon adı verilir. Kan basıncı bireyler arasında da farklılıklar göstermektedir. Kan basıncı gün içinde sürekli değişmektedir. Herhangi bir kişide kan basıncı uyku sırasında düşük, sinirli ya da heyecanlı iken yüksek çıkabilir. Kan basıncındaki bu değişimler normaldir. Kan dolaşımı sistemini kapalı bir boru sistemi olarak düşünebiliriz. Bu sistemde, kalp kan pompalama işini yapar iken böbreklerde bir tahliye borusu gibi görev yapmaktadır. Aldığımız sıvı ve kullandığımız bazı ilaçların vücuttan uzaklaştırılması böbrekler tarafından yapılmaktadır. Kan organlarımız açısından gerekli olan oksijen ve besin maddelerini taşır. Dolayısı ile dolaşımın devam etmesi için belli bir basıncın korunması gerekmektedir. Böbrekler, kan basıncının normal düzeyde tutulmasında önemli bir role sahiptirler. Hipertansiyon ciddi bir durum olup kendi başına öldürücü değildir. Fakat tedavi edilmediğinde hipertansiyonun sonuçları öldürücü olabilir. Yüksek tansiyon baş ağrısı (genellikle ensede), bazen baş dönmesi, çarpıntı, çabuk yorulma ve sıkıntı hissi gibi şikayetlere yol açabilir. Ancak tansiyonu yüksek olmasına rağmen bir çok kişide de herhangi bir şikayete yol açmayabilir. Şikayeti olmayan bir hastada tansiyonun yüksek olduğunu anlamanın tek yolu ölçülmesidir. İlaç kullanmakta olan hipertansiyon hastalarının da kullandıkları ilaç veya ilaçlarla tansiyonlarının normal düzeye inip inmediğini kontrolü için mutlaka tansiyonlarını ölçtürmeleri gerekir. Türkiye’de yaklaşık 15 milyon yüksek tansiyon hastası olduğu ve bunlarında yaklaşık yarısının tansiyonunun yüksek olduğunun farkında olmadığı düşünülmektedir. Aynı şekilde gelişmiş ülkelerde bile hipertansiyon tanısı konmuş hastaların %20-30 u başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. İster belirti versin ister vermesin tedavi edilmeyen hipertansiyon, kalp krizi veya felç (inme) geçirme riskini arttırır, kalp ya da böbrek yetersizliği gelişmesine yol açabilir. Yüksek kan basıncı, kalbin daha yüksek bir basınca karşı çalışmasına, böylelikle kısa sürede kalbin yorulmasına ve büyümesine yol açar. Aynı zamanda uzun süren damar içindeki yüksek basınçta damar duvarında hasar oluşturur. Kalp, böbrek ve beyin gibi vücudumuzda çok ince damarların bulunduğu organlar bu yüksek basınçtan en fazla etkilenen organlardır. Eğer böbrekteki küçük damarlar etkilenecek olursa, böbrekler süzme görevini düzgün yapamazlar. Vücuttaki fazla sıvıyı, besinlerin yakılmasından oluşan zararlı maddeleri atamazlar. Dolayısı ile damarlar içindeki basınç daha da yükselir. Böbrekler süzme görevinin dışında kan basıncını düzenleyen hormonlar sentezleyerek de kan basıncı üzerine etki ederler. Bazı böbrek hastalıkları (böbrek atar damarı darlığı, sık geçirilen böbrek iltihabı gibi) böbreklerin bu hormon sentezini düzgün yapmamasına yol açabilir. Böylelikle tansiyonu normal olan birisinde böbreklerin bu şekilde anormal çalışması da yüksek tansiyona yol açabilir. Sonuç olarak böbrekler tansiyonu, tansiyonun yüksek olması da böbrekleri çok yakından etkilemektedir. Böbrek hastalığı olanlarda tansiyonun yüksek seyretmesi de var olan böbrek hastalığının ilerlemesini hızlandırmaktadır. Yüksek tansiyon şeker hastalığından sonra kronik böbrek yetersizliğine yol açan 2. en sık nedendir. Hipertansiyon, genellikle son dönem böbrek yetersizliği gelişinceye kadar hastada her hangi bir şikayete yol açmaz. Hastadaki ilk şikayet geceleyin idrara kalkma olabilir. Ancak tam idrar tahlili ile daha erken dönemde hipertansiyonun böbrek üzerine olan etkisi araştırılabilir.
Hipertansiyonu olan hastaların başka ek hastalığının olup olmadığı da araştırılmalıdır. Bu kişilerde kan şekeri, kolesterol ve böbrek fonksiyon testleri ile idrar testlerinin de yapılması gerekmektedir. Tedavi başlanan hastalar, düzenli olarak kontrollere gitmeyi, ömür boyu tedaviye devam edeceklerini ve artık hayatında sağlığı için bazı değişiklikler yapması gerektiğini de unutmamalıdırlar.
Yüksek tansiyona yol açan etkenlerin başında fazla tuz tüketimi gelmektedir. Normal sağlıklı bir kişinin günde 3-4 gram dan fazla tuz ihtiyacı yok iken ülkemizde günde 10-15 gram tuz tüketilmektedir. Tuz içeren gıdaların başında, turşu, ev makarnası, zeytin ve peynir gelmektedir. Yüksek tansiyonu olanların bunlardan kaçınması gerekir. Düzenli egzersiz yapılmasının kan basıncı üzerine olumlu etkilerinin olduğu yapılan çalışmalarda kanıtlanmıştır. Yüksek tansiyon hastalarının haftada en az 3-4 gün, yarım saat süren tempolu yürüyüş yapması, hem kilo verilmesi hem de
tansiyon kontrolü için önemlidir.
Hipertansiyondan korunmak için neler yapmalısınız;
1. Fiziksel olarak aktif olun.
2. Her gün veya gün aşırı 30-60 dakika tempolu yürüyüş yapın, bisiklete binin veya yüzün.
3. Sağlıklı beslenin. Bol sebze ve meyve, az yağlı süt ve süt ürünleri tüketin.
4. Hazır gıdalardan kaçının.
5. Az tuz tüketin.
6. İdeal kiloda olun.
7. Sigarayı bırakın.
8. Düzenli olarak kan basıncınızı ölçtürünüz.
9. Gereksiz ağrı kesici kullanmadan sakınınız.